Mimarlığın Gücü: Daha Kapsayıcı, Daha Yeşil Bir Dünya
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sertaç İlter, 3 Ekim Dünya Mimarlık Günü için demeç verdi. İlter, mimarlığın yalnızca binalar üretmek sorumluluğunu üstlenmediğini aynı zamanda toplumun yaşam kalitesini artırmak için de sorumluluk taşıdığını ifade etti. Teknolojik dönüşümlerin mimarların rolünde de değişimler yarattığını dile getiren İlter, “Mimarlar günümüzde kentlerin yalnızca fiziksel değil, toplumsal ve kültürel yapılarının da şekillenmesinde aktif rol oynuyor” şeklinde konuştu. Mimarlığın, daha iyi bir geleceğin maddi zemininin inşası olduğunun altını çizdi. “Dünya Mimarlık Günü, bizlere mesleğimizin yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. Tüm meslektaşlarıma, öğrencilerime ve topluma çağrım şudur: Daha adil, daha kapsayıcı, daha yeşil bir dünya için mimarlığın dönüştürücü gücüne inanalım” şeklinde konuştu.
1. Mimarlığın toplumsal sorumlulukları nelerdir?
Mimarlık yalnızca binalar üretmek değil, toplumun yaşam kalitesini artırmak için sorumluluk taşır. Bir mimar, tasarladığı mekânların bireyler üzerindeki psikolojik, sosyal ve kültürel etkilerini göz ardı edemez. Güvenli, sağlıklı, erişilebilir ve estetik açıdan değerli mekânlar üretmek bir meslek görevi olmanın ötesinde, topluma karşı etik bir sorumluluktur. Bu bağlamda mimarlık, hem çevresel hem de toplumsal sürdürülebilirliğin en güçlü araçlarından biridir.
2. Günümüz şehirlerinde mimarların rolü nasıl değişti?
Geçmişte mimarlar daha çok estetik ve işlevsellik üzerinden tanımlanırken, günümüzde sosyal adalet, çevresel krizler ve teknolojik dönüşümler mimarların rolünü genişletti. Artık yalnızca bina tasarlamıyoruz; kentlerin sosyal dokusuna yön veriyor, göç, iklim değişikliği ve dijitalleşme gibi küresel meselelerle yüzleşiyoruz. Mimarlar günümüzde kentlerin yalnızca fiziksel değil, toplumsal ve kültürel yapılarının da şekillenmesinde aktif rol oynuyor.

3. Mimarlık aracılığıyla nasıl daha kapsayıcı, erişilebilir ve insan odaklı yaşam alanları yaratılabilir?
Kapsayıcı mimarlık, toplumsal eşitlik ilkesine hizmet eden bir yaklaşım. Evrensel tasarım ilkeleri, farklı yaş gruplarından, engelli bireylerden veya farklı kültürlerden insanların eşit şekilde faydalanabileceği mekânların üretimini zorunlu kılıyor. İnsan odaklı yaşam alanları yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda duygusal bağ kurabilen, insana huzur veren mekânlar olmalı. Bunun için kamusal alanların demokratikleşmesi, yaya odaklı ulaşım çözümleri ve doğal çevreyle uyumlu planlamalar ön plana çıkıyor.
4. Kıbrıs’ın mimari dokusu sizce nasıl tanımlanabilir? Buradaki miras yeterince korunuyor mu?
Kıbrıs, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış çok katmanlı bir coğrafyadır. Osmanlı, Venedik, İngiliz sömürge dönemi ve yerel Akdeniz mimarisinin izleri bugün hâlâ okunabiliyor. Bu çeşitlilik, Kıbrıs’ı mimarlık açısından eşsiz bir laboratuvar hâline getiriyor. Ancak ne yazık ki hızlı yapılaşma, ekonomik baskılar ve modernleşme hevesi kültürel mirasın korunmasını zorlaştırıyor. Burada görev mimarlara düşüyor: mirası yalnızca korumak değil, onu çağdaş yorumlarla yaşatmak, toplumun belleğinde canlı tutmak.
5. Sürdürülebilir ve çevre dostu mimarlık artık bir zorunluluk. Sizce mimarlar bu dönüşüme ne kadar hazır?
Mimarların çoğu bu dönüşümün farkında olsa da, uygulamada farklılıklar görüyoruz. Binaların enerji verimliliği, yeşil alan kullanımı, geri dönüştürülebilir malzemeler ve doğal iklimlendirme stratejileri artık lüks değil, mesleğin vazgeçilmez ölçütleri. Mimarlar bu konularda öncü rol üstlenmek zorunda. Özellikle Kıbrıs gibi iklimsel açıdan hassas bölgelerde pasif tasarım ilkeleri, su yönetimi, güneş enerjisi kullanımı ve doğayla uyumlu planlamalar artık hayati önem taşıyor.
6. Mimarlık eğitimi nasıl bir dönüşüm geçiriyor? Yeni kuşak mimarlar hangi becerilere sahip olmalı?
Mimarlık eğitimi günümüzde salt teknik bilgi vermekle sınırlı değil. Öğrencilerin toplumsal sorumluluk bilinci, etik değerler ve estetik duyarlılıkla donatılması gerekiyor. Yeni kuşak mimarların; eleştirel düşünebilmesi, disiplinlerarası çalışabilmesi, dijital araçları (BIM, yapay zekâ, 3D yazıcılar) etkin kullanabilmesi ve aynı zamanda kültürel duyarlılığını kaybetmemesi çok önemli. Biz üniversitemizde öğrencilerimize yalnızca teknik donanım kazandırmayı değil, etik bir duruş ve estetik vizyon kazandırmayı da hedefliyoruz.

7. Dijital teknolojilerin (yapay zekâ, BIM, 3D yazıcılar vb.) mimarlık üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital teknolojiler, mimarlık mesleğinin hem düşünsel hem de üretim süreçlerini kökten değiştiriyor. Yapay zekâ sayesinde büyük verilerden mekânsal analizler çıkarabiliyoruz, BIM süreçleri tasarım–yapım–işletme döngüsünü bütünleştiriyor, 3D yazıcılar ise inşa pratiğini hızlandırıyor. Ancak önemli olan, bu araçların mimari düşüncenin yerine geçmemesi; tersine, mimarın hayal gücünü ve yaratıcılığını desteklemesidir. Teknoloji bir araçtır, özünde mimarlık insan ve mekân arasındaki ilişkiyi şekillendirme sanatıdır.
8. Geleceğin şehirleri sizce nasıl şekillenecek? Mimarlık bu dönüşümde nasıl rol oynayacak?
Geleceğin şehirleri akıllı, yeşil ve dirençli şehirler olacak. Enerji üretimi, ulaşım, altyapı ve kamusal alanların tümü sürdürülebilirlik ilkeleriyle yeniden kurgulanacak. Mimarlık bu süreçte kritik bir rehberdir: yalnızca binaların değil, kent ekosistemlerinin tasarımında baş aktör olacağız. Özellikle afetlere dayanıklı, karbon ayak izi düşük, doğayla barışık şehirler geleceğin en büyük hedefi olacak.
9. Mimarlığın daha iyi bir gelecek inşa etmekteki rolü nedir?
Mimarlık, daha iyi bir geleceğin maddi zemininin inşasıdır. İnsanların yaşam kalitesini artıran mekânlar üretmek, sosyal adaleti destekleyen kentsel çözümler geliştirmek ve çevreyi koruyan yapılar tasarlamak, mesleğimizin özüdür. Mimarlık, geleceğin yalnızca fiziksel değil, kültürel ve sosyal belleğini de inşa eder.
10. Dünya Mimarlık Günü vesilesiyle iletmek istediğiniz mesajınız nedir?
Dünya Mimarlık Günü, bizlere mesleğimizin yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. Tüm meslektaşlarıma, öğrencilerime ve topluma çağrım şudur: Daha adil, daha kapsayıcı, daha yeşil bir dünya için mimarlığın dönüştürücü gücüne inanalım. Mimarlık yalnızca binalar değil, yaşamın kendisidir.