Mühendislik

Çevre Bilinci ve Etik Davranışın Temelinde Eğitim

Karpaz’da bir eşeğe sigara içirildiği görüntüler sosyal medyada büyük tepki topladı. İlk bakışta bireysel bir hayvana şiddet gibi görünen bu olay, aslında doğa koruma bilinci ve çevre etiği açısından derin bir sorunu gözler önüne serdi. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nihal Bayır, bu tür olayların ekosistemden toplumsal yapıya kadar uzanan zincirleme etkiler doğurabileceğini belirtti.

“Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir eşeğe sigara yedirilmesi olayını bireysel bir hayvana şiddet olayı şeklinde değerlendirmek mümkün değildir,” diyen Bayır, bu olayın doğayı yalnızca insan için var olan bir kaynak olarak gören insan merkezli yaklaşımın bir sonucu olduğunu ifade ediyor. Bayır “hayvanların birer birey olarak değer görmemesi onların da yaşama hak ve refahı olduğu gerçeğinin kabul edilmemesine sebep olur” şeklinde konuştu.
Bayır, hayvana uygulanan şiddetin doğrudan ekosistem dengesine zarar verdiğini vurguladı. “Yaban hayatı ile iç içe olan bölgelerde hayvanlara yapılan kötü muamele, diğer türler için de tehdit oluşturabilir, ekosistem içerisinde var olan güven ve huzuru bozabilir” dedi.

Bu durumun yalnızca bireysel bir etik sorunla sınırlı olmadığını belirten Bayır, “bu bireysel davranışlar bir boşlukta değil, belirli bir kültürel ve çevresel yapı içinde ortaya çıkar” diyerek, doğaya ve canlılara yönelik hâkimiyet kurma anlayışının yaygınlaşmasına dikkat çekti. Hayvan refahı ile çevre koruma arasında güçlü bir ilişki olduğunu vurgulayan Bayır, “her iki alan da insan merkezli olmayan, daha kapsayıcı ve etik bir bakış açısıyla doğaya yaklaşmayı hedefler” ifadelerini kullandı.

Çevre eğitimi konusunda ise “Çevre eğitimi sadece bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda duyarlılık kazandırır, değerleri şekillendirir ve en önemlisi davranış değişikliğini hedefler.” Özellikle kırsal bölgelerde farkındalık artırmak için “yerel gerçekliklere uygun, katılımcı, somut uygulamalara dayalı, saygılı ve empati temelli bir yaklaşım benimsenmelidir” şeklinde konuştu.

Bayır, hayvana yönelik kötü muamelenin çevresel sürdürülebilirliği de tehdit ettiğini ifade ederek, “bu tür davranışlar yaban hayatı ürküterek hayvanların göç etmesine veya üreme döngülerinin bozulmasına neden olabilir” diye uyardı. Toplumun genel çevreye bakış açısının da hayvanlara yaklaşımla doğrudan ilişkili olduğunu dile getiren Bayır, “çevreye duyarsızlık ile hayvanlara duyarsızlık aynı bireysel ve toplumsal değer eksikliklerinden kaynaklanır” sözleriyle bu ilişkinin altını çizdi.

Devletin ve bireylerin sorumluluklarına da dikkat çeken Bayır, “çevreyi ve hayvanları koruyan yasal düzenlemeleri oluşturmak ve etkin şekilde uygulamak devletin görevleri arasındadır” derken, bireylerin de “çevreye zarar vermeyecek şekilde yaşamak, hayvanlara ve doğaya saygılı bir tutum benimsemek”le yükümlü olduklarını hatırlattı.

Bayır, çevreye ve hayvana yaklaşımın sadece yasalarla değil, sosyal sorumluluk duygusuyla şekillenmesi gerektiğini vurguladı “Sosyal sorumlulukla şekillenen yaklaşımda hayvanlar süs, iş ya da görev nesnesi olarak değil; acı çekebilen, hissedebilen, yaşama hakkı olan birer canlı birey olarak görülmelidir” ifadelerini kullandı.